1. “Kolera Günlerinde Aşk” – Gabriel Garcia Marquez (1985)
“Kolera Günlerinde Aşk”, Gabriel García Márquez'in en ünlü romanlarından. 19. yüzyılın sonları – 20. yüzyılın başları arasında Fermina Daza, Florentino Ariza ve Doktor Juvenal Urbino üçgeninde gelişen canlı bir karşılıksız aşkı konu alan kitap, acı çekmenin yüce bir davranış olduğu fikrini yoğun şekilde işler.
2. “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” – Ahmet Hamdi Tanpınar (1961)
Türk edebiyatının ilk modernist yazarı Tanpınar, sadece bir romancı olarak değil, aynı zamanda bir edebiyat tarihçisi ve hatta bir “düşünür” olarak entelektüel dünyamıza ciddi katkı verdi. Türk kültürünün 200 yıllık meselesi olan Doğu-Batı çelişkisi üzerine müthiş bir alegorik yapıt olan “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” şüphesiz Türk edebiyatının en güçlü romanlarından biri.
3. “Hayvan Çiftliği” – George Orwell (1945)
1940'lardaki “reel sosyalizm”in eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.
Hayvan Çiftliği'nin başkişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur; ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır.
Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıktır. Diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir.
4. “Çalıkuşu”, (1922) Reşat Nuri Güntekin
Tezli bir roman olması ve teknik kusurlarına rağmen, akıcı dili, özellikle Cumhuriyet Dönemi'ndeki genç kızlara nesiller boyunca cumhuriyet idealizimini aşılaması ve bir dönemin ruhunun anlaşılması açısından Türk edebiyatında okunması gereken romanlardan, Reşat Nuri Güntekin'in eseri “Çalıkuşu”…
5. Otomatik Portakal – Anthony Burgess (1962)
Orijinal ismi “A Clockwork Orange” olan yapıt İngiliz edebiyatçı ve müzisyen Anthony Burgess tarafından kaleme alınmıştır. Kitap, esas olarak insanın makineleştirilmesine yönelik klasikleşmiş bir distopya ve kara mizah örneğidir. Yapıt, usta yönetmen Stanley Kubrick tarafından filme de alınmıştır ve en başarılı roman uyarlamalarından biri olarak kabul edilmektedir.
“Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum…” Anthony Burgess.
İlk olarak 1935 yılında Londra'da İngilizce “The Clown and His Doughter” (Soytarı ve Kızı) ismi ile yayımlanan “Sinekli Bakkal”, daha sonra aynı yıl Türkçe olarak tefrika edilmeye başlanmış ve 1936 yılında ise kitap olarak yayımlanmıştır. Roman Doğu-Batı sorunsalını bir mahalledeki karakterler üzerinden tartışır ve bu konuda bir çözüm önerisi getirir…
Nobel ödüllü İngiliz edebiyatçı Golding'in romanı 2. Dünya Savaşı'nın hemen ardından bir nükleer savaş sırasında geçer. Bir adaya bırakılan çocuklar ve gençler arasındaki yaşam ve liderlik mücadelesi anlatılır. Çocukların masumiyeti ve iyilik potansiyeli yerine, “kötülük” olarak adlandırdığımız kimi davranışların insanın özüne ait olduğunu savunur…
8. “Benim Adım Kırmızı”, (1998) Orhan Pamuk
Orhan Pamuk bir diğer şaheseriyle daha ilk 10 arasında yer alıyor. Ağaçların, atların, Azrail'in, ölülerin konuştuğu, yüzey katmanında tarihî İstanbul'da işlenen bir cinayet anlatılırken, derin katmanda Doğu-Batı meselesinin resim sanatı üzerinden tartışıldığı çok önemli bir postmodern roman “Benim Adım Kırmızı”.
Her şeye “karşı” duran, “karşı” çıkan, “karşı” olan bir adam… Aylak Adam… Bir adı bile yok. “C.” diyor Yusuf Atılgan kısaca.
İnsan her şeye bunca “karşı”yken kendine de “karşı” olmadan nasıl sürdürülebiler bir “karşı” yaşamı?
C., sıradanlığa, tekdüzeliğe, alışılmışın kolaycılığına hiç mi hiç katlanamıyor. Hem farklıyı, hem doğru olanı arıyor. Çabasının boşuna olduğunun da farkında üstelik…